Ak Parti sekizinci olağan kongresi kazasız belasız sona erdi. Kazasız belasız diyorum çünkü Ak Parti içinden başkanlığını Muzaffer Çuhadar’ın çektiği bir listede seçime girmek için kongre salonunda yer aldı. Ve fakat beklenen oldu 28. Madde gerekçe gösterilerek seçimlere girmesine onay verilmedi. Çukurova ağzı ile yazacak olursak “cangama” beklendi ama sükûnetle tamama erdi.

Peki ne oldu? Mehmet Sadi Binboğa zaten Cumhurbaşkanı tarafından tek isimle seçime girmek üzere seçilen isimdi. Ki Erdoğan’ın tavrı net. Seçim sadece bir göstermelik durum. Atadığı kişi il başkanı olacak. Lafının üzerine laf edilmez. Tek listeli seçimlere sözlük anlamı olarak baktığımızda da pek seçim denmez ama Ak Parti’nin literatüre hediye ettiği “İleri demokrasi” de olağan bir durum diyebiliriz. O zaman neden tepki gösterildi de Binboğa’ya karşı Sayın Çuhadar liste çıkardı? Dilimiz döndüğünce ve kendi bildiğimizce anlatalım.

Mehmet Sadi Binboğa, genç vizyoner kişiliği olan düzgün bir isim. Çalışkan. Sevilen. Benim de değer verdiğim bir politikacı. “E o zaman sorun ne bu kadar cangama neden?” Sayın Binboğa’nın hazırladığı listede bazı isimlere karşı parti içinde ve toplumda oluşan tepki. Hepsi bu. Yoksa kimsenin Sayın Binboğa’ya bir şey dediği yok.

Eleştirilerin en başında şu geliyor “Her kafa çektiğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saydıran birinin parti yönetiminde ne işi var?” Ana unsur bu. Bu konuda sayın Binboğa’ya, o şahsı listeye alırken ben de dahil “Emin misin?” diye sorduk. “Emimim” dedi. O zaman bize diyecek söz kalmadı. Bir diğer unsur “Ömrü hayatında ak Parti’ye oyu nasip olmamış birinin listede ne işi var?” kim olduğunu ben de bilmiyorum ama bu da gelen eleştiriler arasında. Diğer husus “Başkan değil ama adamı sanırsın milletvekili. Sadece listeye girmiş. Ego zirvede” “Zamanında Feto ile ilintili olanların hala parti içinde ne işi olur “ Bu arada bu değerlendirmeler parti içindeki muhaliflerin dillendirdikleri sözler. Benim listelere bir sözüm yok. Olamazda. Ama.. Amaaaa….

Akrabalarını kurumların yağlı ballı yerlerinde görevlendirenleri, liderine sövüp sayanları, Ak Parti çatı ismini kullanıp iş alanları, iş bitirenleri, bazı kamu işlerine adam sokanları, kendini başkandan üstün görenleri de yok saymamak gerektiğini belirtmek zorundayım. Bunlar var mı yok mu? Bunu başkan yaşayıp görecek. O koltuktan kimler geldi, kimler geçti.. Sayın Binboğa’da koltuktan indiğinde bakıp göreceğiz. Gücünü koltuktan mı, halktan mı almış!

Sayın Çuhadar’ın adaylığı aslına bakılırsa kazanmak için değil tepki için bir duruş. Herkesin gördüğü ama bazı yöneticilerin görmemek için gözlerini yumduğu bazı olaylara karşı bir söylem gerçekleştirdi. Açıkçası da herkeste duydu! Son yıllarda yapılan Ak Parti kongrelerine bakıldığında da zaten Düziçi, Toprakkale  ve Yarbaşı teşkilatlarının yoğunluğu olmasa salondaki sayı ortada!. Zamanında basın olarak katıldığımız bir kongrede kongre salonuna girmek için en az yarım saat çaba sarf etmişliğim vardı. Şimdi 3 dakika sürmedi. Bu bile gelinen durumun bir göstergedir. 

Tahminim ne?   “Kırılmış bardak yapıştırılsa da su sızdırır” Bu muhalif gruba katılım artar, ses yükselir. Olası bir erken seçimde (ben eminim) en küçük bir başarısızlık Sayın Binboğa’nın sonu olur. Peki bu arada ne olur? Ben deyim. Sayın Çuhadar ve Sayın Binboğa bir fotoğraf karesinde poz verip dostluk mesajları yayınlar ama dediğim gibi bardak kırıldı. Yapışmaz. Ha bu arada unuttum. Osmaniye ile gram bağı olmayan bazı isimlerin Ankara’dan gelip listelere müdahil olması da kabul edilebilir bir durum değil. Herkes kendi seçim bölgesine baksın.

Not: Bu yazıdan sonra bana atılacak hamasi nutuklara da karnım tok. Makalede suç unsuru gören varsa da buyursun "Bağımsız" Türk Mahkemelerine dava açsın. 

Kalın sağlıcakla.