Prof. Dr. Saliha Koday ve Emine Yılmaz'ın kaleminden çıkan dikkat çekici bir akademik araştırma, Osmaniye’nin sadece bir şehir değil, adeta bir “coğrafya şiiri” olduğunu gözler önüne serdi. Atatürk Üniversitesi'nden bu iki akademisyen, Osmaniye türkülerinde geçen coğrafi motifleri inceleyerek kültür, doğa ve insan ilişkisini satır satır analiz etti.
Türküde Gizlenen Coğrafya
Osmaniye türkülerinde geçen dağlar, dereler, topraklar, yaylalar, hayvanlar ve rüzgârlar sadece birer tabiat unsuru değil; aynı zamanda halkın belleği, yaşanmışlığı, aidiyeti ve sesi olmuş. Koday ve Yılmaz’a göre “Gâvur Dağı” olarak bilinen Amanoslar, türkülerin en kadim konuklarından biri. Şairin “Ilgıt ılgıt seher yeli esiyor / Gâvur Dağları’nın başı dumanlı” dizeleri, hem dağın yüksekliğini hem de yöredeki nemli iklimi anlatıyor.
Yaylalar Cenneti Osmaniye
Araştırmada en çok tekrar eden kelime ne aşk ne ayrılık... “Yayla”! Zorkun, Fenk, Haraz, Olukbaşı… Her biri bir türküde ya da şiirde anılmış. Yaz mevsiminde Zorkun yaylasının 26 derece sıcaktan 18 dereceye düşen serinliği, insanlara sadece nefes aldırmıyor, mısralara da hayat veriyor:
“Çağıldar koynunda suyun alası / Yazın bir cennettir Zorkun yaylası”
Sadece doğayı değil, ekonomik hayatı da nakış nakış işlemiş Osmaniyeli âşıklar. Yaylacılık geleneği sadece hayvan gütmek değil; “ruh kazanmak, moral bulmak” olarak anlatılıyor. Şairin ifadesiyle: “Yayla yolunda da yar hezel hezel / Dökülmüş yaprağı kalmamış gazel”.
Yerfıstığı Tarlasından Mısraya
Osmaniye’nin ekonomisinde önemli yeri olan yer fıstığı da türkülere konu olmuş. Elde kalan ithal fıstığa serzeniş, çiftçinin alnındaki teri ve kınalı ellerle toplanan ürünün şiirsel anlatımı şöyle dökülüyor:
“Tutam tutam yolunarak derilir / Kınalı ellerin tutuşu başka”
Bu dizeler, sadece tarımı değil, ekonomik sıkıntıyı ve üreticinin yaşadığı çelişkileri de gözler önüne seriyor. Akademik rapor, Osmaniye’nin fıstık üretiminde %35’lik payla Türkiye lideri olduğunu da not düşüyor.
Karaçay Deresi ve Bir Coğrafya Dersine Dönüşen Mısralar
Kentin ortasından geçen Karaçay Deresi de türkülerde kendine fazlasıyla yer bulmuş. “Karaçay omzunda şal Osmaniye” dizesi hem şehrin ortasındaki su kaynağına hem de yöresel estetiğe gönderme yapıyor.
Ayrıca Amanoslar’ın bitki örtüsünde yer alan meşe, kızılçam, ardıç gibi türler de şiirlere yansımış. Bir mısrada “güllük gülistanlık kıyı kenarı” diyerek coğrafya adeta bir tabloya dönüşüyor.
Trenler ve Gurbet Teması
Araştırmada bir diğer dikkat çeken unsur ise ulaşım ve gurbet. Anadolu’yu Bağdat’a bağlayan demiryolu Osmaniye’den geçiyor. Şair Mustafa Bardak’ın “İlk kez / Babamı askere uğurlarken / tanıdım kara treni” dizeleri, ulaşımın nasıl bir duygu mekaniğine dönüştüğünü çarpıcı biçimde gösteriyor.
Aşıkların Adı Türkülerle Yaşayacak
Yapılan bu derinlemesine analizde adları sık sık geçen âşıklar arasında Feymani, Abdulvahap Kocaman, Âşık Gül Ahmet Yiğit, Ahmet Neşet Dinçer, Mustafa Eroğlu, Necmi Karkın gibi Osmaniye kültürünün temel taşları yer alıyor. Bu isimlerin her biri, bölgenin hem sözlü tarihi hem de doğal belleği olmuş durumda.
Coğrafya Bir Harita Değil, Bir Ezgi
Prof. Dr. Saliha Koday ve Emine Yılmaz’ın bu kapsamlı çalışması bir şeyi net olarak ortaya koyuyor: Türkü, sadece bir melodi değil; bir bölgenin toprağı, dağı, ağacı, rüzgârı, insanı ve sesi. Osmaniye’nin türkülerinde ise coğrafya sadece fon değil, bizzat başrolde.