Osmaniye’de evde üretim yapan kadınların sesi: Emekleri mutfakta kalıyor, raflara ulaşamıyor. Pazarsızlık bir kader olmamalı.
Bugün bana gelen bir e posta ile size seslenmek istedim. Evli bir annenin satırlara döktüğü elektronik postası. Belki de kızına ya da oğluna yazdırdı. İsmi yazmıyor ama dertlerimiz ortak.. Birlikte okuyalım:
"Ben bir kadınım.
Tanımazsınız beni. Adımı bilmeseniz de, yaşadıklarımı çok iyi tanırsınız. Çünkü ben, Osmaniye’nin bir mahallesinde sabah ezanıyla uyanıp, çocuklarını okula yolladıktan sonra mutfağında turşu kuran, reçel kaynatan, örgü ören, boncuk dizen, kumaş kesen binlerce kadından sadece biriyim.
Benim gibi kadınlar, hayata bir kenardan değil, tam ortasından tutunmaya çalışıyor. Sessizce ama dirençle. Ellerimizde nasır, gözlerimizde umut, dilimizde dua. Yaptığımız her işte biraz sevda, biraz geçim derdi, biraz da görünme arzusu var. Ama en çok da şu soruyla baş başa kalıyoruz: Bu emek neden raflarda yer bulamıyor?
Evimin bir odası atölyem. Dikiş makinemi taksit taksit ödedim. Oğlumun eski bilgisayarını bozdurup aldım ilk kumaşlarımı. El emeğiyle, sabırla işledim her şeyi. Ama ne zaman pazar yeri aramaya çıksam, duvar gibi sessizlik karşılıyor beni. "Şu an standlarımız dolu", "Öncelik esnafın", "Kadın üretici kooperatifimiz henüz aktif değil"...
İşte o zaman ne dikişin önemi kalıyor ne reçelin tadı. Çünkü anlıyorsun ki, bu şehirde üreten kadının yeri henüz açılmamış. Yerel pazarlarda, belediyenin etkinliklerinde, fuarlarda, kadın emeğine bir köşe dahi ayırmamışlar. Kadının üretimi hâlâ evin mutfağında sıkışmış kalmış.
Instagram hesabı açtım. Ürünlerimi oradan duyurmaya çalışıyorum. Takipçilerim var ama sipariş yok denecek kadar az. Çünkü insanlar güvenemiyor, çünkü kargo pahalı, çünkü yerel müşteriye ulaşmak zor.
Oysa bana, bize bir pazar verilseydi... Haftanın bir günü, kadın üreticilere ayrılmış bir alan olsaydı... Belki de çocuğuma istediği kalemi alabilecek, faturamı geciktirmeden ödeyebilecek, bir nebze de olsa başımı dik tutabilecektim. Ama şimdi yalnızca kışlık salçaları kavanozlayıp raflara diziyorum. Satılmayacaklarını bile bile.
Biz ne sadaka bekliyoruz, ne minnet. Biz sadece fırsat istiyoruz. Ürettiğimiz ürünleri sergileyebileceğimiz, müşteriye anlatabileceğimiz bir pazar yeri. Belediyenin sosyal projeleriyle, yerel STK’larla, üniversitenin destek programlarıyla bir şeyler yapılabilir. Ama önce duyulmamız lazım. Gözünüzü değil, yüreğinizi buraya çevirin. Çünkü kadın emeği sadece evin değil, kentin ekonomisini de ayağa kaldırır.
Osmaniye’de kadın olmak, görünmeden yaşamak demek değil. Artık sesimiz olun. Bize bir köşe değil, bir meydan verin. Çünkü biz o meydanı yıllardır hak ediyoruz."
E Posta bu kadar. Gerisi yönetime kalmış...
Kalın sağlıcakla