Yapay zekâ ve sosyal medya algılarımızı nasıl şekillendiriyor? Gerçekten biz mi karar veriyoruz, yoksa görünmez bir güç mü bizi yönetiyor?

Sevgili okur, bu günlerde azıcık internete girenler ve televizyon izleyenler bilir ki temel soru şu yapay zeka dünyayı yönetecek mi?” sana şöyle söyleyeyim: Dünyayı yönetme iddiasında olanlar aslında tam olarak tahtta oturmuyor gibi gözükseler de, arka planda dobra konuşmak gerekirse evet yönetiyorlar.

Ellerinde öyle bir güç var ki, neredeyse algılarımızı şekillendiriyorlar. Bak şu isimlere: Mark Zuckerberg, Elon Musk, Larry Page, Sergey Brin, Sundar Pichai, Arthur D. Levinson, Tim Cook, Ronald Wayne, Ben Silbermann, Evan Sharp, Paul Sciarra, Aravind Srinivas, Kevin Systrom ve Mike Krieger… Hani “Bu isimler de kim?” diyeceksin. Hepsi, yapay zeka ve sosyal medya teknolojilerini kullanan (veya bizzat geliştiren) devlerin başındaki ulaşılmaz isimler. Son olarak Amerika seçimlerini kazandıran isimlerde diyebiliriz. Yani yeni dünyanın, yeni sahipleri.

Yapay zeka ve sosyal medya bugün öyle bir noktada ki, neye gülüp neye sinirleneceğimizi, hangi haberin gündem olup hangisinin görmezden gelineceğini kolaylıkla belirleyebiliyor. Kimi destekleyip kime saldıracağımıza dair ufak dokunuşlar yapıyorlar. Elbette hâlâ seçim sandığına gidip oy kullanıyoruz, kendi irademizle karar aldığımızı sanıyoruz ama bilinçaltımızda gezinen o reklamların, trendlerin, önerilen haberlerin bize neler yaptırdığını da unutma.

Ekonomi desen, zaten çoğu yapay zeka sistemine emanet. Sosyal medyada yayılan basit bir söylenti, bir şirketin hisselerini dibe vurdurup başka bir şirketi tavan yaptırabiliyor. Saniyeler içinde milyon dolarlar el değiştiriyor. Kim yönlendiriyor bu trafiği? Ekran arkasında algoritmalar ve o algoritmaları şekillendiren “ustalar”.

Gerçeklikle kurduğumuz bağı bile sorgular hale geldik. Sahte videolar, gerçek dışı haberler, manipülatif kampanyalar... Gerçeklik dediğimiz şey, parmaklarımızın arasından kayıp gidiyor gibi. “Acaba bu gördüğüm görüntü gerçekten ona mı ait?” diye düşünmeden edemiyoruz.

Sosyal medyada gördüğün reklamlar, trend olan videolar, “Aa ne güzelmiş!” diye tıkladığın bir makale… Hepsi bizim algımızı şekillendiriyor. Biz de sanki kendi kararımızmış gibi “Beğen”, “Paylaş”, “Yorum yap” derken kocaman bir veri yığını yaratıyoruz. O veri yığını, o bahsettiğin ustaların elinde bir silaha dönüşüyor. Siyaset desen, ekonomi desen hepsi bundan nasibini alıyor.

Peki, bu devasa gücün tamamı kontrolde mi? Hayır. Şu an hâlâ insan eli bu teknolojileri yönlendiriyor ama ipin ucu biraz daha kaçarsa yapay zeka, yönetenlerin de aklını ve hareketlerini güdümleyebilir.

yapay zeka xyzYine de her şey bitmiş değil, sevgili okurum. Farkındalık var, insanlar “Ne oluyor?” diyerek sorgulamaya başladı. Medya okuryazarlığı güç kazandıkça, “Ne izliyorum, ne okuyorum, kim manipüle ediyor?” sorusunu daha yüksek sesle sorabiliyoruz. Belki de toplumsal bilinç, bu devlerin kontrolüne tamamen girmemizi engelleyen en önemli bariyer.

Sonuç olarak diyebilirim ki,  Evet, henüz tam olarak yönetmiyorlar ama dünyamızın büyük bölümünü yönlendirdikleri kesin.

E ne yapacağız o zaman? Bizim yapabileceğimiz en önemli şey, farkında olmak, öğrenmek ve sormaktan asla vazgeçmemek. Bu görünmez “yapay zeka ve sosyal medya hükümeti” karşısında sorgulayıcı tavrımızı koruyabildiğimiz sürece kendi dünyamızı da biz yönetebiliriz.

Cesur ol, sevgili okur. Tek bir tıkla başlayan her hikâyenin altında neler döndüğünü anlamaya çalış, sorgula ve elinden geldiğince bu sürecin şekillenmesinde sen de pay sahibi ol. Çünkü dünyayı değiştirmek için bazen güçlü bir yapay zekadan çok, cesur ve bilinçli bir insana ihtiyaç vardır.

Unutmadan ekleyim, algıyı yöneten dünyayı yönetir. Ve bu sistemler bizim algılarımızı nereden biliyor? Her şeyden. Dijital dünyada bıraktığınız her izi data verisi olarak kullanıp satıyorlar. Mesela WhatsApp, Facebook, Instagram: Hepsi “ücretsiz” ama gerçekte ödeme yöntemi çok farklı. Verilerimizle, beğenilerimizle, tıkladığımız reklamlara verdiğimiz tepkilerle ödüyoruz. Yani “bedava” diye kapıldığımız her şeyin bir faturası muhakkak var. Çünkü, ürün bedava ise ürün sensin…

Makinalar ve yazılımlar bizi yönetiyor. Net. Son soru ile noktayı koyalım. Maaşlarımızı aldığımız bankamatikler de birer makine değil mi?