Türkiye Yüzyılı mı? Türkiye'nin Kaybolan Yüzyılı mı?

Türkiye Yüzyılı mı? Türkiye'nin Kaybolan Yüzyılı mı?

Bir yanımızda hızla değişen, dönüşen, gelişen bir dünya… Öte yanımızda ise sıkışmış, nefessiz kalmış, ilerleyemeyen bir Türkiye. Ekonomik krizin pençesinde çırpınan halk, yazamayan bir basın, üretemeyen sanayici, ekemeyen çiftçi, sendikalaşamayan işçi, atanamayan öğretmen, adalet arayan avukat, tek hayali yurt dışına kaçmak olan öğrenci…

Bu tablo, sadece bugünün değil, yarının da karanlık habercisi. Ülkenin dört bir yanında milyonlarca insan, umutlarını kaybetmemeye çalışırken; gelecekten beklentileri tükeniyor.

Seçim dönemlerinde muhalefetin hatalı aday listeleriyle bir kez daha umudunu yitiren seçmen, sandıkta sesini duyurmakta zorlanıyor. Oysa bu halk, yıllardır bir çıkış yolu arıyor. Ekonomik darboğazdan çıkmak için, emeğinin karşılığını almak için, çocuklarının yüzü gülsün diye… Ama olmuyor. Kendi milletvekilini bile genel merkezlerin belirlediği adına demokrasi denen uydurmaca. Kocaman harflerle TBMM de yazan "Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir" sorması ayıp hangi hakimiyet, hangi kayıtsız şartsız?

Çiftçi, toprağına gübre alamıyor. Sanayici, fabrikasını döndürecek enerjiyi bulamıyor. Bir öğretmen, yıllardır atama bekliyor. Bir öğrenci, hayal ettiği geleceğe uzanamıyor. İşçi ise örgütsüz, sendikaya üye olsa kapının önüne koyuluyor. 

Basın susturulmuş. Kimin kalemi kırık, kimin sesi kısık, belli değil. Bir avuç insan, doğruları yazmak için uğraşıyor ama o da diken üstünde. Halkın haber alma hakkı törpülenirken, gerçekler saklanıyor.

Ceza evinde geçen, sınav vize günlerini uzaktan izleyen ama o sınavda olamayan öğrenciler. demokratik haklarını kullandıkları için kopyala yapıştır mahkeme kararları ile tutuklanan gencecik insanlar...

Her sabah saat tam beşte saati kurup, bir poşete doldurduğu kıyafetlerle kapı önünde polisin gelmesini bekleyen basın emekçilerinin, aydınların, televizyoncuların, siyasetçilerin sayısının her gün arttığı bir ülke..

Esas korkumuz da burada başlıyor: Umudunu yitiren bir halk, değişmeyen bir sistem, sessizliğe gömülen bir toplum… Dünya dönüşüyor, teknoloji, bilim, özgürlükler hızla ilerliyor. Ama biz? aynı yerden bile bakamıyoruz geleceğe; Her gün biraz daha geri, biraz daha geri, biraz daha... 

"Hızla değişen dünya orada, bu yüzyılda yüz yıl geriye giden biz burada…"

Peki soralım o zaman hep birlikte: Bu, Türkiye Yüzyılı mı? Yoksa Türkiye’nin kaybolan yüzyılı mı?