Google Tapınağında Parayla Gazeteci Kurban Ediyor!

Evvelden bir gazeteci olmak için kalemi kuvvetli, dili keskin, gözleri açık ve vicdanı temiz olmak yeterdi. Sonra dediler ki "Aman efendim, artık matbuat dijitale evrildi, interneti öğrenin, SEO'yu bilin, anahtar kelimeleri sıralayın." Tamam, dedik, öğrendik. Lakin kimse bize Google Efendi'nin bir tapınak haline geldiğini, bu tapınakta birer kurban adayı olduğumuzu söylemedi.

Bugün gazeteciliğin özü değişti. Artık ne kadar iyi yazdığınızın, ne kadar doğru haber verdiğinizin, hatta ne kadar emek harcadığınızın zerre önemi yok. Google sizi görmüyorsa, halk da sizi göremez. Çünkü halkın %95'i bir şey öğrenmek istediğinde Google'a soruyor. Peki, Google ne yapıyor? "Şöyle bir bakayım, kim bana iyi para verirse onu öne çıkarırım" diyor. Yani siz, emeğinizin üstüne bir de Google'a haraç vermek zorundasınız. Vermeyeni arama motorunun dipsiz kuyularına yolluyor.

Google denen merhametsiz algoritma, arama motorunun efendisi olmuş, biz de ona boyun eğmek zorundayız. Eğilmezsek? İşte o zaman sizi öyle bir derinliğe iter ki, haberinizi ancak sizinle aynı odada oturan anneniz bulabilir. Belki o da bulamaz.

Düşünün, bir gazeteci olarak günlerce çalışıyor, araştırıyor, kaynağıyla konuşuyor, yazıyı didik didik düzeltiyor, sonra yayımlıyor… Ve hop! Google diyor ki: "Bu yazı 5. sayfada yer alsın, çünkü bana reklam parası ödememişsin." Evet, 5. sayfa... Biliyorsunuz ki, internette 2. sayfaya geçenler bile kaybolmuş ruhlardır. 5. sayfa ise gazetecinin mezarlığıdır.

Eskiden medya patronları vardı, şimdi Google patron. Eskiden kalem oynatanı sansürleyenler vardı, şimdi Google algoritması. Eskiden gazetecileri susturan güç odakları vardı, şimdi Google'un para tanrısı var. Eskiden haberlerin kaderini editörler belirlerdi, şimdi kaderiniz "Google Ads'e kaç para ayırdınız?" sorusuna bağlı.

Ama unutmayalım, tarih her devin bir gün yıkıldığını yazar. Google'ın da bir gün düşeceği gün gelecek. Yahoo vardı, Altavista vardı, şimdi kimse hatırlamıyor bile. Google da bir gün "bir zamanlar..." diye anılacak. O gün geldiğinde, belki biz hâlâ burada oluruz, belki olmaz. Ama bildiğimiz tek şey var: Yerel basın, bağımsız gazetecilik ve gerçek emek, o gün de var olacak. Çünkü hiçbir algoritma gerçeğin önüne sonsuza kadar set çekemez.

Ha bu arada, bu yazıyı Google görmez muhtemelen. Çünkü kendisini gömen yazıları pek sevmez. Ama olur da birileri bu satırları okursa, bilin ki hâlâ direniyoruz. Google tapınağına kurban olmayacağız!

Not: Google bu yazıyı gizlerse, "Google gazeteciliği sansürlüyor" diye yeni bir yazı daha yazarız. Alıştık artık!