Çıraklık ve Staj Sürelerinin Yok Sayılması

İktidar çırak ve stajyer mağdurlarının yaşadığı sorunları görmemeye devam ediyor.

Son yıllarda Türkiye’de emeklilik meselesi çeşitli boyutlarıyla gündeme geliyor. Ancak iktidarın bu konuda kalıcı bir adım atmak gibi bir niyeti olmadığı açıkça ortada. Çırak ve stajyer mağdurlarının yaşadığı sorunları gölgelemeye devam ediyor. Çırak ve stajyer olarak çalışan kişilerin sigorta primlerinin emeklilik hesabına dahil edilmemesi, bir sistematik haksızlık olarak karşımızda duruyor. Bu insanların emeği, meslek hayatına atıldıkları ilk günlerden itibaren gasp ediliyor.

Çıraklık ve staj dönemlerinde yapılan sigorta, genellikle sadece “iş kazası ve meslek hastalığı” kapsamında oluyor. Yani, bu insanların gelecekleri hiçe sayılıyor. Uzun vadeli sigorta kollarından (emeklilik, malullük, yaşlılık) bir katkı sunulmaması, bu sürelerin emeklilik hizmet sürecine dahil edilmemesi anlamına geliyor. Bunun sonucu olarak bireyler, emekli olabilmek için yıllarca fazladan çalışmak zorunda bırakılıyor. Bu, bir hak gaspıdır ve sorumlusu da mevcut yasal sistemi değiştirmek için adım atmayan yetkililerdir.

Mevcut yasalar, çıraklık ve staj sürelerini emeklilik hesabına dahil etmiyor. TBMM bu sorunu çözmek yerine göz ardı etmeyi tercih ediyor. Oysa sivil toplum kuruluşları ve sendikalar, bu hukuki boşluğun doldurulması için çeşitli kampanyalar düzenliyor. Mağdurlar, bireysel hikayelerini sosyal medyada paylaşarak adalet arıyor. Ancak seslerini duyurabilmeleri için kamuoyu baskısı şart.

Bu sorunun çözülmesi için somut adımlar atılmalıdır. Eski çıraklık ve staj dönemlerinin belirli bir prim karşılığında hizmet sürecine sayılması sağlanabilir. Ancak bu konuda siyasi iradenin olmadığı açık. Çözümün önünde duran tek engel, devletin bütçesinden çıkacak ek maliyet gibi gösteriliyor. Oysa mesele maliyet değil, bir adalet meselesidir.

Çırak ve staj mağdurları, siyasetçilerin işlerine gelmeyen bir grup olarak görülmeye devam ederse, bu sorun asla çözülmeyecek. Ancak bu insanların emeğini görmezden gelmek toplumsal bir çürümîye neden olacaktır. Gazeteciler olarak bizlere düşen, bu haksızlığın altını çizmek ve kamuoyunda farkındalık yaratmaktır. Bugün bu sorunu yazmaktan kaçınan her gazeteci, bu adaletsizliğin bir parçası haline gelecektir.