Birinci Dünya Savaşının Gizli Düşmanı : Çekirgeler*

Bir böcek düşünün hakkında kanunlar, ağıtlar, deyimler, atasözleri, dini pratikler, ülkeler arası iş birliği anlaşmaları var. Bu şekilde bir böcek tarifine uyan kaç tane böcek bulunabilir?

Bahsi geçen böcek, I. Dünya Savaşı’nda kurşunlardan daha etkili bir düşman olan çekirgelerdir.

Bahar eyyamında cihanı tuttu

Nuh tufanı gibi bastı çekirge

Her şeyi süpürdü yuttu

Sanki bir sam yeli esti çekirge

Çekirgenin ucu çıktı yazıya

Ot koymadı koyun ile kuzuya

Kadir Mevla'm halimize acıya

Fakirin tebdili şaştı çekirge

Kırşehir yöresine ait olan yukarıdaki Çekirge Ağıdı I. Dünya Savaşı’nın gizli düşmanı çekirgelerin halkın dilindeki dizeye ve nağmeye dökülmüş hâlidir. Şair, Kırşehir Dalakçı Köyü’nden Yusuf 1914 baharında yaşanan çekirge istilasını ve yaşattıklarını duygulu bir ifadeyle ağıtında anlatmıştır. Şiirde devamla çekirgelerin halkın göçüne neden olduğunu, ekili dikili alanlara zarar verdiğini, çekirgenin geçtiği ovaların çöle döndüğünü, hayvanların yiyeceksiz kaldığını, ailelerin evlerine ekmek götüremez olduğunu da dizelerine taşımıştır.

 Şairi bu kadar derde sokan “Çekirge ve zararları nelerdir?” sorusuna cevap aranıldığında karşımıza biyoloji biliminin, zooloji alt dalında, böcekler grubunda ve çok farklı çeşitleri olan bir hayvan çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle hayvanlar âleminin böcekler grubunun eklembacaklılar alt grubundadırlar. Dünyada düz kanatlı eklem bacaklılar grubunda bulunan çekirge türlerinin 20–30 bin civarında olduğu da bir gerçektir. Biyolojik döngüleri yumurta, yavru (nimf) ve yetişkin şeklinde olan bu hayvanlar ekvator kuşağında dağılım göstermektedirler. Büyüklükleri 2 ila 20 cm arasında olan bu hayvanların oldukça güçlü arka bacakları sayesinde kendi boylarının 20–30 katı yüksekliğe sıçrayabilmektedirler. Çekirgeler; 2–20 cm boyunda ve kilometrekareye 200 milyon çekirge yoğunluğuna ulaşılabilmekte, bazen de onlarca kilometrekarelik sürüler halinde dolaşabilmektedirler. Bir ergin dişi bir dönemde 200–3737 yumurta bırakabilir ve bir çekirgeden bir sonraki döneme bu kadar daha çekirge oluşabilir. Günlük beslenmelerinde bitkileri hedef alan çekirgeler gün içinde kendi ağırlıkları kadar yiyecek tüketebilmektedirler. Bir kilometrekarede 200 milyon çekirgenin ağırlığını kabaca 200–300 ton olarak hesaplandığında, kilometrekareden gün içinde tüketilecek besin miktarı da bulunabilir. 

Bu böcekler bitki zararlıları arasında bilinen ilk türlerden biridirler ve sadece kendi bölgeleri değil göç yoluyla çevre bölgelere de zarar verebilmektedirler. Göçebe türlerin göç esnasında 2500 km’lik bir mesafeyi kat edebildikleri bilinmektedir. Çöl Çekirgesi ya da Sudan Çekirgesi denen türü göçmen ve zararlı çekirgelerin en başında gelirler. Çöl Çekirgeleri Afrika’da Moritanya, Mali, Nijer, Çad, Sudan, Etiyopya, Somali, Arabistan Yarımadası'nın hemen tamamı, İran ve Pakistan'ın güneyi ile Hindistan'ın güney batısında çoğalmakta ve buralardan doğu, batı ve kuzeye göç ederek büyük salgınlar yapmaktadır. Türkiye’de istilalar yapan çekirge türleri göçmen özellik gösteren Çöl Çekirgeleridir. Batı Afrika’dan Pakistan’a kadar olan alanda etkisini sürdüren Çöl Çekirgesi istilaları 1865, 1878, 1890, 1902, 1915, 1928, 1930, 1931, 1945, 1953, 1958, 1960 ve 1962 yıllarında olmuştur.   1861 yılından 1915 yılına kadar çok şiddetli bir hal almış olan çekirge istilasının 1880–1912 yılları arasında daha yoğun yaşanmıştır.

Çöl Çekirgeleri ile ilgili Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bir birimi çalışmalar yapmaktadır. Bu birim aylık olarak çekirge bölgelerinden bilgileri derlemekte ve kendi sitesi üzerinden bu bilgileri Arapça, İngilizce ve Fransızca olarak paylaşmaktadır.[1] Site verilerinde 1860 yılından günümüze kadar yapılan inceleme ve raporlamalar bulunmaktadır. Bu raporlara göre[2] Afrika’nın batısından Pakistan’a kadar olan alanda 1987–1989 ve 2003–2005 yılları arasında son salgınlarını yapmışlardır. Güncel veriler incelendiğinde çekirgelerin normal seyirde bir artış gösterdiği gözlenmiştir.

I. Dünya Savaşı insanoğlunun gördüğü en büyük savaşlardan biridir. Savaşın sonunda birçok devletin haritası değişmiş dünya üzerinde yeni bir dönem başlamıştır.  Bu dönemde Osmanlı Devleti topraklarında başka bir felaket daha yaşanmıştır. Çekirgelerin sayılarında anormal çoğalmalar olmuş. Çöl Çekirgeleri Anadolu topraklarına göç etmişlerdir. Halkın çekirge ile mücadele yöntemlerindeki başarısı savaş alanı da olan Anadolu’da halkın yiyecek ekmek bulabilmesi için önemlidir. Çekirge ile mücadelede biyolojik (fiziksel) ve kimyasal yöntemler mevcuttur.

Biyolojik yöntemler; çekirge yumurtalarının olduğu bölgede ekilmeye uygun arazinin derin sürülmesi, sığırcık kuşlarının çekirgeler üzerine yönlendirilmesi, ekili dikili arazilerin çevresinin 30–70 cm eninde 1,5 m yükseklikte çinko levhaların kullanılması, larvaların ve yavru çekirgelerin toplanması ve toprak altına gömülmesi gibi yöntemlerdir. Kimyasal olarak Uranya (Arsenik –Paris Yeşili) zehiri kullanılması, beyaz çarşaf üzerine toplanan çekirge yavru ve yumurtalarının yakılması ya da kayalık bölgelerde kuru otların tutuşturulması ile ateşin kullanılması sayılabilir.

Çekirge yumurtalarının oldukları bölgenin derin sürülmesi ya da çekirge yumurtalarının toplanması yöntemi eskiden beri kullanılan yöntemlerdendir. Diğer yöntem ise çekirgelerin yumurtadan çıkıp uçmaya başlamadan önce ayaklarıyla ezilerek öldürülmesi yöntemidir. 13 Mayıs 1571’de ilgili yerlerin kadılarına yazılan hükümde tavsiye edilen yöntem de budur.

Halk inanışlarından yola çıkılarak çekirgenin düşmanı olan sığırcık kuşlarının bölgeye daveti de çekirge mücadelesindeki başka bir yöntemdir. Ancak sığırcık kuşlarının daveti için çekirge suyu ya da sığırcık suyu denen suya ihtiyaç vardır. Bu su tekke şeyhlerinden alınabilir. Tekke şeyhlerinin suyu vermesi için ise merkezden izin alınması gereklidir. 1822’de Yabanabad (Kızılcahamam) tekke şeyhi Yusuf da sığırcık suyu almak isteyen üç Kırımlı ’ya izinleri olmadığı gerekçesi ile çekirge suyu vermemiş ve merkezden izin almak zorunda kalmışlardır.

Çekirge Kur’an-ı Kerim ve İncil’de de bahsi geçen bir hayvandır. Kur’an-ı Kerim’de A’râf Suresi 133 ayet  “Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağalar ve kan gönderdik, yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular[3] şeklindedir. Aynı surede bahsi geçen toplumun Mısır toplumu olduğu görülmektedir. Yine Kur’an-ı Kerim’de Kamer Suresi 6,7 ve 8. ayetinde “Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.   Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan bir halde ve davetçiye koşarak kabirden çıkarlar. O esnada kâfirler: Bu çok çetin bir gündür! derler”[4] şeklinde geçmektedir.   İncil’de ise “Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara yeryüzündeki akreplerin gücüne benzer bir güç verilmişti.- Çekirgelere yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de yalnız alınlarında Tanrının mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi. —Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. —O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan kaçacak.- Çekirgelerin görünümü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri insan yüzleri gibiydi. şeklinde geçmektedir. Kutsal kitaplarında çekirgelerle ilgili benzer şeyler yazılan Hıristiyan ve Müslümanların bu felakete karşı tavırlarında da benzerliklerin olması kaçınılmazdır.

Çekirge suyu inanışının Hıristiyanlarda da kullanıldığı bilinmektedir. Kıbrıs Kralı 1473’te iki Ermeni’yi çekirge suyu bulmakla görevlendirmiştir. 1507’de de Kıbrıs’ta aynı yönteme başvurulmuştur. Kıbrıs’ta yaşanan çekirge felaketi için Müslüman ve Hıristiyan dini inanışlarını birleştirerek kutsal suları ile çekirgelerle mücadele etmişlerdir. 1914’te Anadolu’nun çeşitli yerlerinden çekirge suyu aramak için gidenlerin İstanbul’a yazı yazdıkları ve yolculuklarında kolaylık gösterilmesi için gittikleri yerlerle de yazışmalar yapılmıştır. Osmanlı arşiv vesikalarında çekirge şeyhlerinin zaman zaman çekirge suyu götürdükleri yerlerin isimlerini bulmak da mümkündür. Çekirge suyuna ihtiyaç duyulan yerler, Selanik, İşkodra, Yanya, Manastır, Üsküb, Midilli, Gelibolu, Cezair-i Bahr-i Sefid, Aydın, Edirne, Erzurum,   Trabzon, Trablusgarb,  Haleb, Diyarbekir, Musul,  Beyrut, Kudüs, Suriye, Konya,  Bitlis, Bursa, İzmir, Kal’a-i Sultaniye, Karesi Hüdavendigar, Menteşe ve Kırım olarak sayılabilir.

Çekirgelerle mücadele de kullanılan bir diğer yöntem ise çinko levhaların kullanılması yöntemidir.  Çinko levhalar 1,5 m uzunlukta ve 60–70 cm genişlikte kesilip yan yana eklenerek çekirgelerin geliş yönüne doğru barikat olacak şekilde tarım arazilerine yerleştirilir.  Bu barikatların hemen önüne 1 m eninde 2 m derinliğinde çukurlar kazılmaktadır. Mahsule zarar vermek için gelen çekirgeler bu barikatlara çarparak kazılan çukurlara düşmekte ve üst üste düştükleri için uçamamaktadırlar. Bu esnada üzerlerine toprak örtülerek itlaf gerçekleştirilmektedir. Bu uygulama 1940’lı yıllara kadar sürdürülmüştür. Bu nedenle çinko levha çekirge mücadelesinde en çok kullanılan malzemelerin başında gelmiştir.

Çekirge ile kimyasal ve biyolojik savaşların dışında afetten etkilenen ailelerin başka bölgelere göç ettikleri de görülmektedir. Bu gibi durumlarda devletin göçü önlemeye çalıştığı ya da afetten etkilenen ailelere maddi destek sağladığı da görülmüştür.

Çekirge mücadelesindeki kimyasal yöntemlere gelince ilk yöntem çarşaflara toplanan ya da bizzat amele taburları tarafından toplanan çekirgelerin yakılması yöntemidir. Amele taburlarının yanı sıra bölgede yaşayan insanların vergi mükellefiyetleri karşılığında belirli miktarda çekirge yumurtası, yavrusu ya da uçmadan önceki halde toplatılması da geçerli bir yöntem olmuştur. Hatta İzmir’de halk çekirge yumurtası toplamak için seferber edilerek topyekûn mücadele edilmiş, resmi kurumlar çekirge toplandığı günler görevlileri izinli saymışlardır. 1Nisan 1914 tarihli Ahenk gazetesi İzmir’de topyekûn mücadelenin nasıl gerçekleşeceğine dair halkı bilgilendirmiş ve 2 Nisan için halk çekirge mücadelesine katılmıştır. Bu şekilde yine 1914 Nisan ayında Denizli, Nazilli, Sarayköy, Buldan, Seydiköy, Bayındır ve Bozdağan’da da resmi daireler kapatılarak halkın toplu olarak çekirge mücadelesine katıldığı görülmektedir.

Diğer kimyasal yöntem Uranya (Arsenik- Paris Yeşili) zehrinin kullanılması yöntemidir. Mustafa Şeref [Özkan] Ticaret ve Ziraat Nazırı olduğu dönemde çekirge mücadelesi vermiştir. Çekirge afetine karşı Almanya'dan Dr. Buhri’yle 12 Alman elemanı getirtip, 150 ziraatçıyla birlikte çekirge afetine tedbir almaya çalışmıştır. Çekirgeye karşı Almanya'dan getirtilen 26 km uzunluğunda çinkolu bir cephe oluşturulmuştur. Diğer yandan Rusya'da çekirge ile mücadele konusunda uzman Dr. Fisher ve çekirgeye karşı uyguladığı O[U]ranya[5] zehrinden 200 vagon getirtilmiştir. Çekirge afetine karşı yapılan topyekûn mücadele ile arazideki çekirge ölüleri toplatılmış, yumurtalarının ölmesi için de arazilerin sürülmesi sağlanmıştır.  Cumhuriyet’in ilk yıllarında da bu yöntemle toplamda 42 ton Uranya[6] kullanılmıştır.

---} Devam Edecek


* Bu çalışma yazarın “Locust problem in the Ottoman State in World War One” isimli İngilizce makalesinden alınmıştır. Erişim linki: https://www.j-humansciences.com/ojs/IJHS/article/view/3726

[1] http://www.fao.org/ag/locusts/en/info/info/index.html,

[2] http://www.fao.org/ag/locusts/en/archives/1146/index.html

[3] Ali Özek, Hayrettin Karaman vd. Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, Tarihsiz, s. 165.

[4] Ali Özek, Hayrettin Karaman vd. a.g.e., s.527-528.

[5] Paris yeşili olarak bilinen bakır-arsenik karışımı bir insektisittir.

[6] Paris yeşili için ilgili literatürdeki başka bir kullanım şeklidir.