Dünya

Bilim Adamları Açıkladı.. Yaşlılık Önlenebilir Mi?

Tıp ve yaşam koşullarındaki gelişmelerle birlikte 100 yaşına ulaşan insanların sayısı artıyor.

Bilim Adamları Açıkladı.. Yaşlılık Önlenebilir Mi?

Tıp ve yaşam koşullarındaki gelişmelerle birlikte 100 yaşına ulaşan insanların sayısı artıyor. Ancak yeni bir araştırma, insan ömrünün üst sınırına yaklaştığımızı ortaya koyuyor. “Nature Aging” adlı bilim dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, insanların 150-200 yaşına kadar yaşaması mevcut koşullarda mümkün görünmüyor.

Illinois-Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. S. Jay Olshansky’nin başyazarlığını yaptığı araştırma, dünyanın en uzun ömürlü nüfuslarına sahip sekiz ülkeye odaklandı: Avustralya, Fransa, Hong Kong, İtalya, Japonya, Güney Kore, İspanya ve İsviçre.

“Hayatımızın Bir Sınırı Olduğunu Kabul Etmeliyiz”

Prof. Olshansky, eldeki verilerin insan ömrünün belirli bir sınırı olduğunu gösterdiğini belirterek şunları söyledi:

“Hayatımızın bir sınırı olduğunu kabul etmeliyiz. İnsanlar hayat planlarını buna göre yapmalı. Önümüzdeki yıllarda 100 yaşını geçenlerin sayısında artış göreceğiz ama bu artış, yaşam süresinin uzamasından değil, nüfus artışından kaynaklanıyor.”

Araştırmaya göre, çoğu ülkede 100 yaşını aşan kadınların oranı yüzde 15’i geçmeyecek. Erkeklerde ise bu oran yüzde 5’in altında kalacak. Bu da ultra uzun yaşamın istisnai olmaya devam edeceğini gösteriyor.

“Uzun Yaşamak Her Zaman Daha İyi Değil”

Olshansky, uzun ömrün her zaman daha sağlıklı bir yaşam anlamına gelmediğine dikkat çekerek, çok yaşlanan bireylerin yaşlılıkla birlikte gelen hastalıklar ve zorluklarla daha sık karşılaştığını vurguladı.

Araştırmaya katkı sunan Max Planck Demografi Araştırma Enstitüsü’nden Dmitri Jdanov ise umutlu kalınması gerektiğini söyledi:

“Yaşam süresini daha da uzatmak zor çünkü yaşlılıkla ilgili hastalıklar için yeni tedavilere ihtiyaç var. Ancak bilimde beklenmedik bir sağlık devrimi her an gerçekleşebilir. Bu yüzden fazla karamsar olmamakta fayda var.”

Bilim insanları, insan ömrünün artmasına yönelik araştırmaların süreceğini, ancak mevcut veriler ışığında yaşam beklentisinin mutlak sınırlarının olduğunu vurguluyor.