Çukurova topraklarının yetiştirdiği bana göre dahi, kimine göre muhteşem, kimine göre sıradan, kimine göre komünist, kimine göre hain, kimine göre kahraman kimine göre ise sadece yazar olan Yaşar Kemal derler bir yazar vardır. 1978 yılında yayınlanan bir romanının adı “Kuşlarda Gitti” ..
“Kuşlar da Gitti” İstanbul’un çürüyen, kirlenen yüzünün ve insanlığın da şehirle birlikte yok oluşunun romanıdır. Kuşların bir zamanlar mekân tuttuğu İstanbul’da çocuklar onları yakalayarak cami, kilise ve sinagogların kapılarında “azat buzat beni cennet kapısında gözet” diyerek satarlar. Ancak çocuklar satamadıkları kuşları yemek zorunda kalırlar… İşin acı tarafı da budur. Ama kuşlar unutkandır. Yapılan tüm kötülüklere rağmen döner dolaşır, aynı yere yine gelirler.
Gerek Yaşar Kemal’in kitaplarında, gerek ise Çukurova’da ya da Anadolu da her destanda kuşlar vardır. Kuşlar neredeyse insanlık tarihi ile birebir destanlaştırılmış, sıradanlığın ötesine taşınmış canlılardır. Cemal Süreya bile yaşamı kuşların kanat çırpınışı ile özetlemiştir. Ve üzerine söylenecek söz bırakmamıştır: Hayat kısa, kuşlar uçuyor…
Evet, hayat kısa ve bu hayat sadece İnsanoğlu’na ait bir yaşam değil. Bunu bilenler var bir de bilmeyenler. Dün gece acı acı çalan telefonla hasta yatağımdan kalktım. Doğruldum. Zorla elim telefona gitti. Açıp açmamakta kararlı iken telefondaki ses Kırmıtlı’nın eski Belediye başkanlarından Ali Murtaza Doğan idi “Yanıyoruz Mustafa’m” dedi. İlk aklıma gelen köyde bir yangının çıkması ihtimali oldu. Anlık şaşkınlığımın ardından devam etti “Kuş cennetini yakıyorlar. Artık kuşlar gelemeyecek” dedi. İnsan düşünmeden edemiyor, tabiat varlıkları koruma kurulu tarafından muhafaza altına alınan ve adına “Cennet” dedikleri yeri hangi taş devri kafası insanlar yakar? Doğan devam etti “Burası Kuş cenneti. Çukurova’nın nefes alan yerlerinden biri. Bazı sözüm ona hayvancılık yapan isimleri şark kurnazlığı ile 2-3 metreye ulaşan sazlıkları yakarak mera açma derdindeler. Üç kuruş rant için cenneti cehenneme çevirdiler.”
Öylece kaldım telefonda. Dokunsam ağlayacak Murtaza başkan. “Tamam” diyebildim cılız sesle. Sonra Muhabir arkadaşlarımızdan Şehnaz Fidan’ı görevlendirdim. Sıradan bir dördüncü Sayfa haberi ile olayı duyurduk. Oysa yanan Cennet’in yanında bizim kelimelerin ne kadar boş olduğunu, ben de Murtaza abi de, Şehnaz Fidan’da çok iyi biliyorduk..
Osmaniye’de tabiat mucizesi olarak gezilebilecek yerlerin başında gelen ve adına bakın “Kuş Sarayı” değil “Kuş Cenneti” dedikleri bu doğa harikası göz göre göre cehenneme dönmüştü. Bu cehennemin sorumluluğu Köy Muhtarlığı, Osmaniye Tarım İl Müdürlüğü, Osmaniye Orman Müdürlüğü, Osmaniye İl Jandarma Komutanlığı ve Osmaniye Valiliği’ndedir. Burayı cehenneme çevirenlerin kim olduğunu herkes biliyor. Ama herkes susuyor. “Somut delil yok” dedikleri bahanenin ardına sığınıp kalıyoruz. Ali Murtaza Doğan ise isim isim biliyor..! Ama tek başına ..
Şimdi kuşlar gelmeyecek. Yılan sayısı ile orantılı kene sayısı da artacak. Ölümler artacak. Kısacası sosyal medyada “Osmaniye’den gidelim” diye bas bas bağıranların yanına bir de kuşlar eklendi. Dilleri olsaydı eminim “Gitmeyin Osmaniye Kuş Cehennemine” derlerdi. Ali Murtaza Doğan gibi isimler Cenneti kurtarmak için var güçleri ile mücadele verirken, orayı cehenneme çevirmek için aynı güçle çaba sarf ediyorlar. Sorsanız Doğan’a Komünist, kendilerine de “mutaassıp” deyip iftara saat sayar bu kuş ve doğa katilleri…
Cemal Süreya bu durumu görse idi, “Hayat kısa, kuşlar uçuyor…” yerine “Hayat daha kısa, kuşlar ölüyor..” demekten geri durmazdı.
Ali Murtaza Doğan’ların sayısının artması dileğiyle. Kalın sağlıcakla demeyi isterdim ama onun yerine “Kalın tercihlerinizle” diyelim…